Osmanlı devletinin en önemli askeri unsurlarından birisi olan Yeniçeri Ocağı, altı asırlık Osmanlı imparatorluğunun tarihinde gerek devletin sınırlarının genişlemesinde vermiş olduğu katkılar gerekse ocakta bozulmanın başlamasıyla birlikte çıkan bir çok iç isyandaki rolleriyle Osmanlı devletinin, siyasi ve askeri tarihinde hem olumlu hemde olumsuz büyük izler bırakmıştır. Bir çok askeri zaferin baş mimarı olan Yeniçerilerden, katledilip dağıtıldıkları günün Vakay-ı Hayriye olarak anılacağı güne kadar olan süreçten ve ocağın yapısından kısaca bahsedelim.
Osmanlı devletinin Rumeli'de yapmış olduğu fetihler ve genişleyen topraklar devletin asker ihtiyacını artırmıştı. Karamanli Molla Rüstem Paşa bu ihtiyacın karşılanması için savaş esirlerinden yararlanılması fikrini ortaya atmıştır. Böylelikle de Yeniçeri Ocağı'nın temelleri atılmış oldu.
İlk olarak savaşta esir alınan 8-18 yaş arasındaki erkek çocuklardan sağlıklı,güçlü,kuvvetli ve güzel olanları seçilerek Türk ailelerin yanına verilmiş, bu ailelerin yanında hem İslam dinini hemde Türkçe ve Türk adetlerini öğrenirlerdi. Daha sonra bu gençler '' Acemi Oğlanlar Ocağı'na alınırlardı. Sünnet edilen ve isimleri değiştirilen bu gençlerden bazıları saraya iç oğlan olarak gönderilirken diğerleri yeniceri ocağında eğitime alınırdı. Yıldırım Beyazit'ın Niğbolu savaşını kazanmasında göstermiş olduklarıkahramanliklar Yeniçerilerin namının hem Osmanlı Devleti içerisinde hemde bütün Avrupa da yayılmasını sağlamıştır. Ankara savaşının kaybedilmesi ile dağılma aşamasına gelen Yeniçeri Ocagi, Devşirme kanunun yayınlanmasıyla eski günlerine dönmüştür. Devşirme kanunu ile sadece esir alınan gayrimuslimlerden değil Osmanlı tebaasından olan gayrimüslim ahalinin çocukları da ocağa alınmaya başlandı
Ocağa asker devşirilmesi işlemi padişah fermanı ile belli kurallara tabi olarak yapılırdı. Örnek olarak tek erkek çocuğu olan ailelerden ocağa asker alınmazdı. Devşirme alınacak çocuğun 20 yaşından küçük, bekar, sağlıklı ve atletik olmasına dikkat edilirdi. Şartları uyumasına rağmen evlatlarını vermek istemeyen aileler cezalandırılırdı.
Savaşlara katılmak ve padişahın özel askerleri olmanın yanında Yenicerilerin bir diğer görevi de İstanbul'un asayiş ve zabıta işlerini görmekti. Yeniçeriler ''Oda'' adı verilen kışlalarda kalırlardı. Her odanın başında '' Çorbacı '' adı verilen bir yönetici bulunurdu. Yeniçeri Ocağının en yetkili kişisi ise " Yeniçeri Agasi" dır. Aynı zamanda divan-ı hümayun üyesi olan Yeniçeri Ağası önceleri yeniceriler arasından seçilirken isyanların artması ile birlikte padişahın güvenini kazanmış ocak dışından ağalar atanmaya başlanmıştır.
15-16. Yüzyılda sayıları 12-14 bin civarında olan yenicerilerin daha sonra 18. Yüzyılda ocagin düzeninin bozulması ve geleneklere aykırı ocağa asker alınması nedeniyle sayıları 120-140 bine kadar çıkmıştır. Ayrıca tahta geçen her padişah Yeniçeri Ocağının bir numarası olarak kaydedilirdi. Yeniceriler Bektaşi dergahına mensuplardı. Ocağa kayıt olurken her Yeniçeri Bektaşi törenine göre yemin ederlerdi. Her Yeniçeri bölüğünün bir de Bektaşi hocası bulunurdu. Öyle ki Sultan II. Mahmut Yeniçeri Ocağını kaldirdıktan sonra ülkedeki bütün Bektaşi dergahlarını da kapatmıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki Yeniçeriler sadece İstanbul da değil uzak bölgeler de ki kaleler de ve Anadolu içlerinde ki şehirler de de görev alırlardı. Böylelikle Yeniçeriler vasıtası ile taşra da ki vali ve yöneticilerin isyan etmesi önlemeye çalışılırdı.
Kadim töreye göre Yeniçeriler görev yaptıkları süre boyunca evlenemezler, askerlik dışında baska bir iş yapmazlardı. Her üç ayda "Ulufe " adı verilen ücret alırlardı. Bunun dışında Yeniçeriler'in en önemli gelirlerinden birisi de padişahların tahta çıktıklarında dağıttıkları ' Cülus Bahşişi dir. Bir çok Yeniçeri isyanını temelinde bu Cüus Bahşişi alma isteği veyahut verilen Bahşişin az bulunması yatmaktadır. Her Yeniçeri ocakta sıkı bir disiplin ve eğitime tabi olurlardı. Koşu, Ok atma, güreş gibi eğitimler günlük olarak yapılırdı. Ocak içerisinde sıkı bir disiplin mevcut olup kurallara uymayan Yeniçeriler hapis cezası alırken emre itaatsizlik gibi suç işleyen Yeniçeriler herkesin içerinde dayak cezasına çarptırılırdı. Daha büyük suçlar işlemek ise ölümle cezalandırılırdı. Ölüm cezası verilen Yeniçeri önce ocaktan kaydı silinip atılır sonra idam edilir cesedi de bir çuval içerisinde denize atılırdı.
Yeniçeri ocağından bahsedipte bu ocaktan yetişmiş en önemli isimlerden olan Mimar Sinan'dan bahsetmemek olmaz. Yavuz Sultan Selim zamanında Kayseri nin bir köyünden devşirilen Mimar Sinan İstanbul'a getirilerek Acemi Ocağına alındı. Yıllarca Osmanlı ordusu ile bir çok sefere katılan Sinan Osmanlı ordusunun bu seferlerinde gezip gördüğü yerler sayesinde mimarı yeteneğini geliştirmiştir. 50 yaşını asmışken Sultan Süleyman'ın dikkati çeken Mimar Sinan yeniçerilikten alınarak devlete baş mimar olmuş ve yüzlerce müthiş esere imza atmıştır.
1826 yılında II. Mahmud'un büyük bir kıyım gerçekleştirerek Yeniçeri odalarını topa tutması akabinde bütün yenicerileri kılıçtan geçirmesi ile Osmanlı tarihinin bu çok konuşulan askeri sınıfı tarih sahnesinden çekilmiştir.
Yorum Yazın
Facebook Yorum